İSLAMI YAŞAMAK
  NEFS NEDİR? NASIL TEMİZLENİR?
 

 


 

 


 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

NEFSİN YARATILIŞI

Allah kainatı ve mahlukatı yaratmadan önce, nefs ve aklı yaratmıştır.nefse ve akla şu soruyu sormuştur:

ilk önce akla:sen kimsin? Ben kimim? dediginde,

akıl:Sen benim Rabbimsin bende Senin aciz bir kulunum.demiştir

nefse:sen kimsin? Ben kimim? dediginde,

nefs de şunu söylemiştir:sen sensin, bende benim. 

Allah onun bu küstahlıgını cehennemle ödetmiştir.onu(nefsi) 100 sene cehennemde aç ve susuz olarak yakmış,sonra huzuruna getirterek:sen kimsin?Ben kimim? demiştir.

nefs yine:sen sensin, bende benim.demiştir.
Allah yine onu cehennemde aç ve susuz olarak 100 sene yakmıştır.100 senenin sonunda yine huzuruna getirterek:sen kimsin?Ben kimim demiştir.

nefs yine:sen sensin bende benim demiştir.
Allah yine onu cehennemde 100 sene yakmış ve huzuruna getirterek:sen kimsin Ben kimim dediginde, nefsin aklı başına gelmiş:tövbe Ya Rabbi Sen benim Rabbimsin ben de senin aciz bir kulunum demiştir.

Evet buradan da anlaşıldığı gibi nefs ceza,akıl ve açlıkla terbiye edilir.

NEFSİN TERBİYESİ

kul bir işi yapmadan önce hatırına gelene dikkat etmeli ve bu hususta kalb,ne nasıl düşünceler gelecegini devamlı kontrol etmelidir.Allah ın doğruyu vermesini gözetmelidir.kul böyle yaptığı zaman nefsinin arzusu durur,Allah tan haya eder ve kendinde nasıl böyle bir istek meydana geldi diye kendini ayıplar, kendine kızar.bu işin kötülügünü ve kıyametteki cezasını kendine söyler.bütün düşüncelerin başında böyle murakabe farzdır.

peygamberimiz bir hadis-i şerifinde şöyle buyurmuştur:''kulun isteyerek yaptıgı her hareket ve hareketsizlik için önüne üç defter konur.biri, niçin yaptın? digeri nasıl yaptın? üçüncüsüde kim için yaptın? birinci niçinin manası, kendisine bunu Allah için mi, nefsin istedigi için mi, yoksa şeytana uymak için mi yaptın demektir.bundan kurtulursa, nasıl'a sıra gelir.yani nasıl yaptın.çünkü her bir hakkın bir şartı, edebi ve ilmi vardır.yaptıgını ilmine uyarak mı? yoksa cahilligini kolay görerek mi yaptın?bundan da kurtulursa, yani şartlarına uygun olarak yapmışsa,kim için? yani bunu ihlas ile, yalnız Allah için senden yapman isteniyordu.Onun için yaptıysan mükafatını görürsün.başkası için yaptıysan karşılıgını ondan iste, dünya için yaptıysan zaten nasipsizsin, daha başkası için yaptıysan skıntı ve cezaya kavuşursun denir'' buyurmuştur.

ayet-i kerimede:'' halis olan din Allah içindir'' buyurulmuştur. yine:'' Allah tan başka kimden isterseniz onlarda sizin gibi kuldur'' buyurulmuştur.bunu bilenin aklı varsa, kalbini murakabe etmekten gafil olmaz.esas olan ilk hatıra geleni gözetmektir.çünkü giderilmezse istek ondan dogar.sonra himmet ve arzu eder.sonra bu arzu azalarda görülür.peygamberimiz bir hadisinde:''bir işin himmeti, maksadı meydana gelirken, Allah tan kork'' buyurmuştur

hatıra gelen şeylerden hangisinin Allah tan, hangisinin nefsin heva ve isteklerinden geldigini anlamak gayet zor ve üstün bir ilimdir.bu ilme sahip olmayan kimse, vera (dini hükümlere titizlikle dikkat eden ve onları uygulayan kişi) sahibi bir alimin sohbetinde bulunup, nurlarının kendisine geçmesini saglamalı, dünyaya dalmış olan alimlerden kaçınmalıdır.dünyaya dalmış olan alim, öğüt verip, fetva verip, kendisi yapmayan kişidir.çogunlukla yanlış bilgi verir.bu gibi alimler şeytanın vekili olmuşlardır.Allahü Teala, Davut (as) a vahiy gönderip:''Ey Davut! kendisini dünya sevgisi sorhoş etmiş bir alimden bir şey isteme. o seni benim sevgimdem men eder.onlar kullarım içinde kadınlar yolunda gidenlerdir.'' buyurmuştur.peygamberimiz bir hadisinde:'' Allahü Teala, şüphelilerde keskin görüşlü ve şehveti galip oldugu zaman akl-ı kamil sahibi olanları sever'' buyurmuştur.

Burada kemal derece işin hakikatini, basiretle anlamak ve akl-ı kemal ile şehveti men etmektir.bu ikisi bir arada bulunur.aklı olmayanın, şüphelilerle karşılaşınca şehveti yenmesi işine gelmez.bunun için Resulullah:''günah işleyenden bir akıl gider ve bir daha dönmez.'' buyurmuştur.İsa (as) buyurdu ki: işler üç türlüdür:açıkça dogru olanları yap.açıkça kötü olanları yapma.şüphelileri alimlere bırak.

AMEL ZAMANINDA NEFS NASIL KONTROL EDİLİR?

insanın bütün işleri üç çeşidin dışında degildir:ya taat, ya günah, ya da mübahlardır.taate murakabe, ihlas ve gönül huzuru ile yapmak, bunu gözetmek ve daha fazla faziletli olandan katiyen geri durmamaktır.günahlarda murakabe, utanmak, haya etmek, tövbe ve karşılıgında iyilik etmektir.mübahlarda murakabe, edepli olmak, Alah ın nimetinde, nimeti vereni yani O nu görmek ve daima onun huzurunda bulundugunu bilmektir.

Mesela otururken edepli oturmak, yatarken sağ tarafına ve yüzü kıbleye doğru yatmak. bunun gibi yemek yerken kalbinden düşünmek lazımdır.bu tefekkür bütün amellerden üstündür.zira yemekte Allah ın öyle hikmetleri vardır ki, düşününce, şekli, rengi, kokusu, tadı gibi nice acayip ve akla hayret verecek tarafları bulunur.insanın uzuvlarından bu yemek için yararlı olan, parmaklar, agız, dişler, yemek borusu, mide, ciger gibi neler vardır. vücuda yararlı olan hazmedilir, kalır, lüzumsuz ve ağırlık yapanlar atılır.

Bütün bunlar Allah ın akıllara durgunluk veren sanatının eserleridir.bunları dşünmek büyük ibadettir.bu alimler derecesidir.bazıları bu eserleri görünce, Allah ın azametine kavuşur, O nun celal, cemal ve kemaline dalarlar.bu muvahhidlerin ve sıddıkların derecesidir.bazıları yemege kızarak ve kötüleyerek bakarlar.şehvetlerine muhalefet etmek için ve ona muhtaç oldugu için bakarlar.bununla muhtaç oldukları için böyle bakıp, keşke muhtaç olmasaydık derler.zaruri olarak tefekkür ederler.bu zahidlerin derecesidir.

Bazıları, isteyerek bakar ve bütün düşünceleri daha lezzetli, daha tatlı ve daha çok yemek için ne yapmak gerekirse onun peşinde koşmak olur.o zaman pişene, pişirene, meyvelere ve yiyeceklere ayıp ve kusur bulurlar. hepsinin Allah ın sanatı oldugunu, eserini kötülemek olacagını bilmezler. bu, gaflet sahiblerinin, habersizlerin derecesidir. bütün mübahlarda bu derecelerle karşılaşılır.

AMELDEN SONRA NEFS NASIL KONTROL EDİLİR?

Her gün yatarken, o gün yaptıgı işler için nefsi hesaba çekmeli, sermayeyi kardan ve zarardan ayırmalısın.sermaye farzlardır. kar da, sünnetler ve nafilelerdir.ziyan ise günahlardır. insan ortagına aldanmamak için onunla hesaplaştıgı gibi, nefse karşı daha uyanık olmak lazımdır.çünkü nefs çok hileci ve yalancıdır.kendi arzularını, sana, iyi, faydalı gösterir.halbuki onlar aslında günahtır.nefsine her mübahı bile sormalı, bunu niçin yaptın demelisin.zararlı bir şey yapmış ise tazmin ettrmeli ve ödetmelisin.

İbnis samed, büyüklerdendi. altmış hicri senelik hayatının hesabını yaptı.yirmi bir bin beşyüz gündü.'' ah! her gün en az bir günah işlesem yirmi bir bin beşyüz günahtan nasıl kurtulurum? halbuki öyle günlerim olduki, yüzlerce günah işledim.'' diye düşünerek, bir feryad edip yıkıldı. baktılar ki ruhunu teslim etmişti.

Sende dahil olmak üzere, hemen hemen hiç bir insan nefsini hesaba çekmiyor.eger insanlar her günah işledikçe odasına bir taş koysaydı, oda kısa zamanda dolardı.hz. ömer:''amelleriniz tartılmadan önce, kendiniz tartınız.'' buyrdu.hz ömer, akşam olunca, kamçı ile ayaklarına vurup:'' bu gün Allah için ne yaptın, nerelere gittin?'' derdi.

Aişe (ra): ''ben ömerden daha çok kimseyi sevmem, her şeyi buna varınca hesab eder, dogru olmayınca çaresine bakar'' buyurdu.
ibn-i selam odun yülenmiş gidiyordu.bırak bunu köleler, hamallar yapsın, dediklerinde:'' nefsimi tecrübe ediyorum, bakalım nasıl olacak'' dedi.hz. enes anlatıyor:''ömeri gördüm.bir duvarın arkasında durup, kendi kendine:'yazıklar volsun ey nefsim sana ki, sana emirü-l mü'minin diyorlar.ya Allah tan kork, ya da onun azabına hazırlan' diyordu.buyurdu.''

NEFSE CEZA VERMEK
Nefs ile hesaplaşılıp, kusırlarını görüp ceza cerilmezse, cesaret bulur, şımarır.kendisi ile başa çıkılamaz olur.yaptığı her şey için ona ceza verilmelidir.şüpheli şey yemiş ise aç bırakılmalı, yabancı kadınlara bakmış ise iyi mübahlara baktırılmamalıdır.her azaya böyle ceza verilmelidir.geçmiş islam büyükleri böyle yapmışlardır.işte örnekleri:

Abidlerden biri elini bir kadına sürdü.sonra nefsine ceza olarak elini yanıncaya kadar ateşte tuttu.o el bir daha hiç bir kadına değmedi.

Beni israilde bir abid (çok ibadet yapan kişi) bir hücredeydi. bir kadın kendini ona takdim etti.onun yanına gitmek için ayağını hücreden dışarı çıkardı. sonra Allah tan korkup tövbe etti ve geri dönmek istedi.kendi kendine: hayır, olamaz bu ayak günah için dışarı çıkmıştı, tekrar hücreye giremez deyip, ayagını dışarda bıraktı.sıcak ve soguklardan bu ayagı helak olup gitti.

cüneyd-i bağdadi buyuruyor:ibn-i keziti bana dedi ki: bir gece ihtilam oldum.gusletmeye kalkerken nefsim tembellik etti, hava soguk hasta olursun, sabret yarın hamama gidersin dedi.entari ile gusletmeye yemin ettim.öyle de yaptım.o şekilde islak yatıp, üzerimde kurudu ve: Allah ın emrinde gevşeklik yapan nefsin cezası budur dedim.

Birisi bir kıza baktı.sonra pişman olup, ceza olarak, serin su içmemeye yemin etti ve içmedi.

Hassan bin ebi sinan güzel bir yer gördü ve bunu kim yaptı dedi.sonra kendi kendine:seni ilgilendirmeyen şeyi ne sorarsın? yemin ederim ik bir sene oruç tutacaksın.dedi ve bir sene oruç tuttu.ondan sonra kendisini ilgilendirmeyen hiç bir şeye karışmadı.

Ebu talha bagında namaz kılıyordu.güzel bir kuş yanına kondu.ona dalıp kaç rekat kıldıgını şaşırdı.bütün bahçeyi sadaka olarak verdi.

Malik bin deygam anlatıyor:rebahül kaysi gelip babamı sordu.uyuyor dedim.ikindiden sonra yatılır mı? dedi ve gitti.arkasından gittim.kendi kendine:ey boşbogaz! senin nene lazım ki, başkasının yatmasına karışırsın? yemin olsun ki bir sene başını yastıga koymayacaksın,diyor,hem aglıyor,hem de Allah tan korkmuyor musun diyordu.

Temim-i dari bir defa uykuya dalıp,yatsı namazını kaçırmıştı.nefsine ceza olarak bir sene uyumamaya yemin etti ve uyumadı.

Talha anlatıyor: bir kimse soyunup,kızgın kumlar üzerinde döner durur ve: ey murdar,sabaha kadar geceyi boşa geçirdin.senin elinden ne zaman kurtulacagım.diyordu.Resulullah (sav) oradan geçiyordu:''niçin bçyle yapıyorsun'' buyurunca:nefsim bana hakim olmak istiyor.dedi.Resulullah (sav):''gök kapıları senin için açıldı.Allah meleklere senin için övünüyor.'' sonra ashabına:''gidin nasibinizi ondan alın'' buyurdu.hepsi gidip, bize dua edin efendim dediler.hepsine tek tek dua eyledi.Resulullah (sav):''hepsine birden dua et'' dedi.ya rabbi onların azıgını takva eyle ve hepsini dogru yolda bulundur dedi.Resulullah (sav) de:ya rabbi onu tesdid eyle (yani diline daha iyi dua ihsan et)diye dua edince:ya rabbi hepsinin yerini cennet eyle dedi.

Hz.mecma,bir pencereye bakıp bir kız gördü,bir daha yukarı bakmamaya yemin etti ve bakmadı.

Ahnef ibn-i kays gece kandili eline alır,parmagını aleve tutar ve:filan gün niçin şöyle yaptın,filan şeyi niçin yedin?derdi.

Evet.dinini kayıran büyükler böyle yapmışlar,nefsin pis ve hileci oldugunu bilmişlerdir.ona ceza verilmezse,zaptedilemeyecegini ve insanı felakete götürecegini anlamış,onunla siyasi olmuşlardır.yani onu böyle idare etmiş ve yola getirmişlerdir

NEFSİ İBADETLE TEMİZLEMEK

Bazıları, nefisleri gevşeklil ve kabahat yapınca,ceza olarak çok ibadet ederlerdi.işte Allah dostlarından örnekler:

Abdullah ibn-i ömer (ra),bir namazda cemaate yetişmeseydi,bir gece uyumazdı.hz ömer bir cemaati kaçırdıgı için,ikiyüz bin gümüş kıymetinde bir malı sadaka olarak vermiştir.

Abdullah ibn-i ömer bir gün hava kararıp, iki yıldız görününceye kadar,akşam namazını geciktirmişti.bu kadar geciktirdigi için iki köle azad eyledi.

Birisi diyor ki,ibadet etmek için,nefsimde tembellik gördügüm zaman,muhammet b. vasi in zevkle ibadetine bakıyor,bu sebeble nefsimin,bir hafta içinde ibadetleri seve seve yaptıgını görüyorum.

Davud-i tai (ra) yemek yemez, ekmegi suyun içine ufalar içer ve:bunula yemek yemek arasında elli ayet okunacak kadar zaman vardır niçin zamanım boşa gitsin.derdi.bir kimse kendisine:evinizin çatısının diregi kırıldı deyince:yirmi senedir buradayım,bir kere ona bakmış degilim.dedi.faydasız bakmayı mekruh görürlerdi.

Ahmet bin zerin,sabahtan ikindi namazına kadar oturur bir tarafa bakmazdı.sebebini sordular.Alahü teala gözleri,dünyadaki intizama,zerreden göklere kadar ibret ile bakmak için yarattı.ibret almdan bakana bir hata yazılır.dedi.

Ebudderda (ra) diyor ki:dünyada üç şey için yaşamk isterdim:uzun gecelerde namaz kılmak için,uzun günlerde oruç tutmak için,sözleri kalblere deva olan salih kişilerin yanında oturmak için.

Alakme b. kays a, nefsine neden bu kadar azap ediyorsun? dediklerinde; onu çok sevdiğim için, onu cehennemden korumak için derdi.sana bu kadar sıkıntı emrolunmadı dediklerinde: yarın başımı dövüp niçin yapmadım dememek için elimden geldiği kadar yapıyorum. cevabını verirdi.

cüneydi bağdadi buyurur ki: sırrı sekatiden daha acayip kimse görmedim. doksan sekiz sene yaşadı.ölüm zamanı hariç hiç kimse sırtını yere koyduğunu görmedi.

ebu muhammed hariri bir sene mekkede kaldı.konuşmadı, yatmadı, başını kaldırmadı ve ayağını uzatmadı.ebu bekir keteani kendisine: bunu nasıl yapabildin? deyince: kalbimdeki sıddık vücuduma kuvvet verdi. dedi.

bir kimse derd ki: feth-i musuliyi ağlarken ve gözünden kanlı yaşlar akarken gördüm.niçin böyle ağlıyorsun dediğim zaman: bir zaman günahlarıma göz yaşı döktüm. bu gün ihlas ile dökmediğim o göz yaşlarına kan ağlıyorum. dedi. kendisini rüyada görüp Allah sana ne yaptı dediklerinde: Allah o ağlamakların hürmetine beni aziz eyledi ve: izzetim hakkı için söylüyorum, melekler senin kırk senelik amel defterini getirdiler, bir tane günah yoktu.buyurdu. dedi.

davud-i tai ye: sakalını tarasan ne olur? dediklerinde: bununla uğraşacak işsiz kimse olurum. dedi.

üveys-i kareni geceyi taksim ederdi.bu gece ruku gecesidir der bir rukuda kalıdı, bu gece secde gecesidir der sabaha kadar bir secdede kalırdı.

utbetibn-i gulam yemek yemez su içmezdi.çok mucahede ederdi.annesi, kendine biraz acı deyince: kendime acımayı arıyorum.bir kaç gün bir parça sıkıntı çekip ebedi rahatlık istiyorum.dedi.

rebi anlatır: üveysi görmeye gittim. sabah namazında idi. selam verince, tesbihleri bitirinceye kadar konuşmayayım deyip, bekledim. öğle namazına kadar öylece durup yerinden kalkmadı.sonra ikindiye ve ertesi güne kadar namaz kıldı.bir parça uyudu.uykudan uyandı ve: ya Rabbi çok uyuyan gözden ve çok yemek karından sana sığınırım dedi.bana bu yetişir dedim ve geri döndüm.

ebu bekir b. ayaş kırk sene yatmadı.sonra gözüne siyah su geldi.yirmi sene hanımından sakladı.her gün beş yüz rekat kılmayı adet edinmiş idi.gece ve gündüz bin defa ihlas suresini okurdu.

kerz b. vebre ebdallerden idi.günde üç hatim yapardı.kendine çok eziyet ediyorsun dediklerinde: dünyanın ömrü nedir? dedi. şu kadar senedir dediler.kıyamet günü ne kadardır? deyince: şu kadar senedir dediler.bir kaç gün sıkıntı çekmeyen orada rahata kavuşamaz. dedi.

süfyan-ı sevri buyuruyor ki, bir gece rabianın yanında idim.namaza durup sabaha kadar namaz kıldı.bende bir odada sabaha kadar namaz kıldım.kendisine sabaha kadar namaz kılmamızın şükrünü ne ile yapalım deyince: yarın oruç tutalım onunla. dedi.

NEFSE ÖĞÜT VERMEK AZARLAMAK 

NEFSE ÖĞÜT 1:
ey sersem nefsim akıllı olduğunu idia ediyorsun ama senden daha ahmak kimse yok bunu biliyorsun.ama işine gelmiyor.ne kadar ahmaksın ki, ömrünü boş şeylerle geçiriyorsun.seni bu dünyada cennetle mi müjdelediler.yoksa elinde cehenneme gitmemek için bir senet mi var, yahut Azrail (as) e ücret verip ömrümü şu kadar sene sonra mı al dedin? bunların hiç birini yapamıyacağını sende biliyorsun. bunu bildiğin halde O na yani seni yaratana nankörlük ediyorsun.o halde yazıklar olsun sana ey nefsim.

ölümün elbette bir gün gelecegini cennet ve cehennemin senin için yaratıldığını biliyorsun.bunu bildiğin halde bunlara hazırlık yapmıyorsun.bir adam düşün, kan davasına karışmış, arkasında eli silahlı bir katil. bu kişi onun peşinde olduğunu bildiği halde.ömrünü eğlenceyle geçiriyor.ortalıkta hiç korkmadan dolaşıyor.hemde savunmasız olarak. bundan daha ahmak kimse olur mu? işte sende onun kadar hatta ondan daha çok ahmaksın.ölümün bu gün gelmeyeceği ne malum.onun için hazırlık yaptın mı? onu ne ile karşılayacaksın? günahlarla mı? elinde günahlar olduğu halde onu karşılamanın başına felaketler getireceğini biliyorsun.bunu bile bile bütün gününü günahlarla geçiriyorsun.o halde yazıklar olsun sana ey nefsim.

Allah senin bütün yaptıklarını görmüyor mu? şüphesiz görüyor. ne kadar hayaasızsın ki Allah ın görmesine ve bilemsine ehemmiyet vermiyorsun. bir köle satın aldığını düşün. senin emirlerini dinlemiyor. sana itaat etmiyor. ona kızmaz mısın? peki Allah ın senin hal ve hareketlerine kızmayacağı ne malum? bundan nasıl emin oluyorsun? yoksa O nun azabını hafife mi alıyorsun? eğer hafife alıyorsan elini sadece iki saniye mum ateşine tut. ya da yazın sıcağında hiç kımıldamadan 1 saat kal.Kal da zavallığını, dayanamayacağını anla, anla ki O nun yani Allah ın azabının ne kadar şiddetli olduğunu gör.dünyadaki sıcak ahirette ki sıcağın yanında buzdolabı gibi kalır.o halde yazıklar olsun sana ey nefsim.

bu dünyaya eğlence için mi geldin? yoksa O nu tanımak ve emirlerine uymak için mi? şüphesiz emirlerine uymak için geldin. bunu bildiğin halde ömrünü eğlenceyle geçiriyorsun.Allah sana çeşitli nimetler vermiş.mesela gözün görmese,kulağın dumasa,elin ayağın olmasa,tat alma kabiliyetin olmasa halin nasıl olur? hiç düşündün mü? emin ol biri güzel şeyler değil.ama Allah sana bunları eksiksiz şekilde vermiş.sadece senden emirlerine uymanı ve şükretmeni istiyor.sana 24 saat vermiş.bu 24 saatin 1 saatini senden ödünç olarak istiyor.yani ahirette geri verecek.ya! 24 saatin 1 saatini vemek çok mu zor? neden bu kadar nankör oluyorsun.o bir saati niçin istiyor biliyor musun? o bir saatte namaz kılmanı istiyor.birisine yardım etmek,sadaka vermek,namaz kılmak,iyilik etmek çok mu zor? bunların çok kolay olduğunu sende biliyorsun.işin fazileti,Allah bunları yapanı cennetle müjdeliyor.cennete girmek istemiyor musun? cennete kim girmek istemez değil mi? cennete girmek istediğini biliyorum.peki cennete girmek bedava mı? onun için bi şey yapman gerekmiyor mu? işte onun yolu Allah a itaatten geçer. bunu bilidiğin halde ona hazırlık yapmıyorsun.o halde yazıklar olsun sana ey nefsim.

şeytanın senin düşmanın olduğunu biliyorsun.insan düşmanına fırsat verir mi? onun ipiyle kuyuya iner mi? onun sözünü dinler mi? şüphesiz kişi bunları bildiği halde ona uymaz.ama sen bunları bildiğin halde ona uyuyorsun.şeytanın ebedei cehennemlik olduğunu biliyorsun.ona uyanların onunla beraber cehenneme gireceklerini de biliyorsun.bunu bildiğin halde ona uymaya devam ediyorsun.o halde yazıklar olsun sana ey nefsim.

kışın muhtaç olduğun şeylerin hepsini niçin yazdan hazırlayıp hiç geciktirmiyorsun.bunların hazırlığında hiç kusur etmiyorsun da.ahiret işlerinde gevşek davranıyorsun.o halde yazıklar olsun sana ey nefsim.

anladım ki,dünyanın nimetlerine ve lezzetlerine alışmışsın ve kendini onlara kaptırmışsın.bu nimetlerin hepsini senden alacaklar ve bunların ayrılık ateşi ile yanacaksın.o halde yazıklar olsun sana ey nefsim.

birisi milyonlarca değerinde bir şeyi uafak bir şeye değişse ona nasıl da gülersin. bu ne kadar da salakmış dersin.peki sende aynı şeyi yapmıyor musun? ebedi alemi fani aleme değişmiyor musun? o zaman sende salaksın.o halde yazıklar olsun sana ey nefsim.

ne olur kendine gel artık.uyma fani aleme.bir uçuruma gidiyorsun.ama farkında değilsin.




karalığın sonunda bir güneş
gel gel diye seni çağırıyor
ışıklarını saçmış her yere 
kucağını açmış seni bekliyor

adeta yalvarıyor sana 
sırtındaki yükü bırak da gel
elini uztmış tut diyor
merhametten yoksun olanlara

kır zincirini nefsinin esiri olma
koluna Kuran ı tak da gel
Azrail adım adım arkanda
yüzündeki kiri silde gel

dün öldü dünü düşünme
bu güne güvenme üzülürsün
yarınıda bekleme gelmeyebilir
adımını hızlı atta gel 
yoksa tren kaçabilir
             
                 M.ALİ 



NEFSE ÖĞÜT 2:

    ey nefsim anlamıyorsun değil mi? belki anlıyorsun ama anlamamazlıktan geliyorsun.hiç mezarlığa gittin mi? gittiğini biliyorsun.peki ne gördün? sadece iki taş ve ortada bir toprak yığını mı? yoksa ebedi aleme göçmüş bir fani mi? bu dünyanın fani olduğunu biliyorsun.tabi seninde.peki hiç şunu kendine sordun mu:

    ben bu kadar rahat yaşadığıma göre galiba cennetle müjdelendim.neden bu kadar çok günah işliyorum?,neden bu kadar çok günah işliyorum?,O'na neden baş kaldırıyorum?,bana bunca nimetler vermişken,neden O'na nankörlük ediyorum?,ben hiç ölmeyecek miyim?,elim az bir şey sıcak suya değince nasıl acıyor, peki ben kaynar suya nasıl dayanıcam?,yine elim az bir şey sobaya değince nasıl acıyor,peki ben cehennem ateşine nasıl dayanıcam?,peki ben Allah dostarını hiç mi görmüyorum?,onlar öyle ibadet ederken,öyle Alah'tan korkarken?onlardan hiç mi utanıyorum? galiba utanmıyorum.onlar şeytandan nefret ederken,ben galiba onu seviyorum.çünkü Allah'ın değil onun sözünü dinliyorum.peki beni ahirette Allah mı yoksa şeytan mı kurtaracak?,ben ahirette Allah' mı yoksa şeytana mı hesap verecem?,Allah'ın huzuruna mı yoksa şeytanın huzurunua mı çıkacam?,peki ben Kalü-Bela dan Allah'a söz vermedim mi? NEDEN BUNLARI YAPIYORUM? NEDEN O PİSLİĞE UYUYORUM? NEDEN,NEDEN...

   bunları hiç sordun mu kendine? nerdeee...
   peki ey nefsim! ömrünün ne kadar olduğunu biliyor musun? şu aldığın nefesler belki de son nefestir değil mi? Allah ın huzuruna çıktığın zaman,Allah sana: ey kulum sana bunca nimetler verdiğim halde neden Bana şükretmedin,günah işlerken hiç benden utanmadın mı? derse yüzün kızarmayacak mı? belli ki kızarmayacak.çünkü senin hal ve hareketlerinden anlıyorum ki,sen Allah tan korkmuyor ve utanmıyorsun.ama Allah a yemin olsun ki, ahirette O ndan çok ama çok korkacaksın ve orda yalnız olacaksın.yani ne eş,ne dost,ne de o melun şeytan olacak orda.aksine o pislik gülmeyecek mi sana

sana şöle demeyecek mi: ben seni sadece çağırdım.Allah ta seni çağırdı.ama sen beni dinledin ve şimdi de benim olduğum yerdesin.(yani cehennemde) eğer Allah a uysaydın O nun dostlarının yanında olurdun.yerinde çok güzel olurdu demeyecek mi? Allah sana iki yol vermiş.sen kendini niye tehlikeye atıp şeytanın yolunu yani kolay yolu seçiyorsun.diğer yol biraz yokuş olabilir.ama emek olmadan yemek olmaz bunu biliyorsun.burda zahmet çekmeyenin ahirette çok zahmet çekeceğini biliyorsun.şimdi sana bazı sorular sorayım bakalım ne cevap vereceksin:

Ey nefsim, yaptığın bütün işler kendi zararınadır. Niçin nasihat dinlemiyorsun?
- Benim kâr ve zararım nedir?
- Sen bir tüccarsın, kârın ebedî saadet, zararın ise ebedî felaket... Sermayen ise ömründür. Ebedî saadet ömür sermayesi ile kazanılır. Ömür tükenince ticaret kesilir. Şu anda ölmüş olsaydın, sâlih amel işleyebilmek için dünyaya geri gelmek iste mez miydin?
-Elbette isterdim.
- Farzet ki öldün, bir günlüğüne dünyaya geldin. Uzun vadeli işe girmen akıl kârı mıdır?'Bir günde ne yapabilirsen yap!
- Her günü nasıl karşılamalıyım?
-   Allah  bana  bugün de  mühlet  verdi, diye hareket etmelisin!
-   Allah   rahimdir,   afvedebilir.  Fazla  çalışmak hoşuma gitmiyor.
- Ey nefsim, afvolurum ümid ve temennisiyle kendini avutma! Afva uğramazsan hâlin nice olur? Sonra afva uğramakherkese nasîb olur mu? Afva müstehak olmanın da şartı vardır.
- O halde ne yapmalıyım?
- Ölümle seni terkeden her şeyi terk et! Dünyada ne kadar sıkıntı çekilirse, âhırette o kadar rahatlık var demektir.
- Ben sıkıntıya gelemem.
- Ey nefsim farzet ki hasta oldun, meselâ şeker hastası.. Kendisine itimat ettiğimiz Gazetemizin mütehassıs doktoru, senin çok sevdiğin tatlıları, balı, baklavayı, sana yasak etse, faydalı olur diye acı ilâçlar verse, hastalığın iyi oluncaya kadar, uzun müddet sevdiğin tatlıları bırakıp acı ilâçları içmeğe devam eder misin?
- Kim etmez?
- Farzet ki, dostlarının yanına gitmek, sevdiklerine kavuşmak için uzun bir yolculuğa çıktın. Varacağın yerde, istirahat edeceğini, gayet rahat olacağını umduğun için yol meşakkatlerine, güç sıkıntılara ister istemez katlanmaz mısın?
- Elbette katlanırım.
- İşte sen bir yolcusun. Varacağın yer âhırettir. Yolcu, yol meşakkatlerine katlanmak mecburiyetindedir.  Şayet yoldaki sıkıntılara katlanmayıp, rahat edeyim diye yola devam etmezse  ne olur?
- Yolda kalır, sevdiklerine kavuşamaz, helak olur.
- O halde ba'zı sıkıntılara katlanmak lâzımdır. Bu sıkıntılar görünüşte çok acı ise de, bunların birer nimet olduğunu unutmamalıdır. Nasıl şeker, şeker hastası için bir zehir ise, dünya tamahı da şekerle kaplanmış bir zehirdir.  
- Ya'ni mal toplamayalım mı? Şirketin Müdürü olacaktım vaz mı geçeyim?
- Hayır, malın kendisi değil, mala muhabbet kötülenmiştir. Mal, Allahü teâlânın verdiği bir ni'mettir. Ahıreti kazanmak mal ile olur. Bir çok dini vazife mal ile olur. Sıhhat ve namus mal ile korunur. Mal, helâl yolda kullanılırsa, dünyalık değil, âhıretlik olur.  Dine hizmet niyyetiyle dünyaya çalışanlar, âhıreti kazanmış olurlar.
- Sapıklarla mücadele etsem çok sevâb alır mıyım?
- Hayır, onların hatası sana zarar vermez. Bunca kendi kusurun varken, elin hatâlarını, araştırma!
- Ben çok merhametliyim, bu sapıkların Cehenneme gitme­ sini istemiyorum. Ne pahasına olursa olusn onlarla mücadele etmek istiyorum.
- Üstünde akrep olan bir kimse, o akrebi üstünden atmağa, onu öldürmeğe çalışmayıp da, başkasının yüzüne konan sinekleri kovalamağa çalışması ahmaklık değil mi?
- Evet
- O halde her biri zehirli akrepten daha fena olan bir çok kötü huyun mevcutken başkaları ile mücadele etmen uygun olur mu?
- Olmaz, ama sapıkların sapıklığını kim bildirecek?
- Bu işi ancak âlimler yapar. Bu âlimlerin sayısız kitapları mevcut, bunların yayılmasına hizmet etmekle emr-i ma'ruf vazifesi yapılmış olur. Yoksa herkes önüne geleni tenkid etmekle hizmet etmiş olamaz. 

 
 

 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol